12 Mart 2015

Makyaj Rutinim


Makyaj konusunda çok başarılı olduğumu söyleyemem. Yeni renkler ya da tarzlar deneme konusunda ise oldukça korkağımdır. Mağazalarda heveslenip aldığım pek çok malzeme kullanılmadan çöpü boylamıştır. Hal böyle olunca bu işe bir dur demeye karar verdim ve az ama öz kozmetik alışverişi yapmaya başladım. İşin tuhaf yanı elimin altından malzeme kalabalığı kalkınca daha farklı şeyler de denemeye başladım, makyaj yapmak eğlenceli bir oyuna dönüştü. Şimdi size kullandığım temel malzemelerden bahsedeceğim.



İlk bahsedeceğim ürün uzun yıllardır kullandığım Chanel Vitalumiere Compact fondöten. Ben 30-Cendre tonunu kullanıyorum, su bazlı bir ürün, yüzümde kalıp gibi durmuyor, kusurları yeterli düzeyde kapatıyor. Krem yapıdaki bu ürünü eskiden kendi süngeriyle uyguluyordum, birkaç aydır Real Techniques Expert Brush ile kullanıyorum, daha iyi dağılıyor gibi geliyor. Aynalı bir ürün, 1 kez aldıktan sonra sadece içini (refill) alıp diğer aynalı kutunun içine yerleştiriyorsunuz ki daha uygun fiyata geliyor.  Fiyat olarak pahalı sayılabilir ama ben günlük makyajda fondöten kullanmadığım için uzun süre gidiyor, parasını çıkarıyor:)

Diğer ürün Chanel Vitalumiere Compact pudra. Pudra çok sık kullandığım bir ürün değil, ancak gece makyajında ya da özel günlerde makyajı sabitlesin diye kullanıyorum. Bu pudrayı kullandığımda makyajım parlamıyor, uzun süre tazelemeye gerek olmadan, dağılmadan kalıyor. Yapısı da oldukça ince ve hafif. 


Rimmel BB Krem ve Sephora CC Krem ise günlük kullandığım ürünler. Sephora CC Krem'in yapısı çok hafif, kusurları kapatmaktan ziyade hafif kızarıklıkların giderilmesi ve ten rengimi eşitlemek için kullanıyorum. Canım makyaj yapmak istemediğinde de CC krem ve allık ile günü geçirebiliyorum. Akşam temizlerken pamuğa bile çok az kalıntı çıkıyor, son derece hafif bir ürün. Rimmel BB Krem'i ise daha çok arkadaşlarımla buluşacağımda ya da çok üst düzey olmayan toplantı günlerinde kullanıyorum. Özellikle ciltte yarattığı aydınlık ve canlı görüntüden memnunum.


The Balm'ın Brow Pow kaş farı ise son zamanlardaki favorim. Eskiden gece makyajı yapsam dahi kaşıma dokunmazdım, şimdi ise kaş farı sürmeden makyajım eksik kalıyormuş gibi geliyor. Ben açık kahverengi tonunu kullanıyorum, ifademi sertleştirmeden göz makyajımı belirginleştiriyor. 


The Balm Hot Mama allık için ise bu taraftan lütfen:)


Fırça olarak hem yüz hem de göz makyajımda Real Techniques fırça kullanmaya başladım. Fondöten, BB Krem gibi ürünlerde Expert Face Brush'tan çok memnunum, kılları sık ve kısa, hakimiyeti kolaylaştırıyor. Açılı fondöten fırçasını ise çok beğenmedim, yoğunluğu az geldi, bir de sanki biraz çizgi çizgi iz bırakıyor. Allık için ise Brush Blush son derece yumuşak ve kullanışlı, tavsiye edilir. Fırçaların diğer bir güzel özelliği ise kullanırken de yıkarken de hiçbir şekilde kıl dökmemeleri. 




Göz makyajında ise Sephora Californian Blonde (N0:10) tekli far kurtarıcım. Göz makyajımda baz olarak kullanıyorum, aydınlatıcı olarak kullandığım bile oluyor, son derece bereketli bir ürün. Chanel'in mor ve lacivert farları, Gosh'un buğulu gözler için 4'lü far paleti göz makyajımda gayet yeterli oluyor. Sephora'nın yılbaşı için hazırladığı çoklu makyaj paleti ise farklı renklere ihtiyaç duyduğumda kurtarıcım oluyor. 

Rimel artık pek sık kullanmıyorum, o yüzden Maybelline Volume Express'in kahverengi rimeli yeterli oluyor. Ancak eğer kaliteli rimel arıyorsanız daha önce Dior Show ve Estee Lauder Sumptuous kullanmıştım uzun süre, tavsiye edilir:)

6 Mart 2015

Londra - Pratik Bilgiler


Londra'ya gitmek hem döviz kurunun yüksekliği hem de şehrin genel pahalılığı yüzünden gözümüzü korkutuyordu. Tatil öncesi arkadaşlarımızın tavsiyeleri ve internet araştırmalarımız sonucunda bütçemizin çok altında bir seyahat gerçekleştirdik. Londra'da gezilecek yerler için yazı yolda, bu yazıda Londra tatilinizi planlarken işinize yarayacak birkaç öneri sıralayacağım.

Madde 1: Vize
Londra Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Schengen'e dahil değil ve bu nedenle -yeşil ve gri pasaport da dahil olmak üzere- vize gerekli. Vize başvurusunu "Teleperformance" isimli şirket aracılığıyla yapabiliyorsunuz. İngiltere'nin istediği belgeler Schengen'den çok farklı olmamakla birlikte başvuru formu çok ayrıntılı ve kafa karıştırıcı. Sakin kafayla ve geniş zamanda doldurmak gerekli. Formun son kısmında açıklamalar kısmı var, o kısma da birkaç noktayla ilgili açıklama yazdım (belli aylarda maaşa ek olarak ikramiye aldığım vs). 

Başvuru sistem üzerinden yapılıyor ve çıktısı alınarak imzalanıyor. Sonrasında yine sistem üzerinden Ankara'da Sheraton Otel'in iş merkezindeki ofisten randevu alınıyor. Tüm vize işlemlerinde olduğu gibi burada da üşenmeden evrakları düzenli bir şekilde toplamak önemli. 

Vize başvurusu yaparken, belgelerin İngilizce olması gerektiğine dair bloglara rastlamıştım. Bazı bloglarda ise Türkçe evrak teslim edilmesinin sıkıntı yaratmayacağı yazıyordu. Ben biraz orta yolu bularak dilekçe, işyeri izin yazısı, işyeri faaliyet belgesi vb İngilizce alma imkanı olan belgeleri İngilizce topladım. Bordro, hizmet dökümü gibi belgelerin üstüne ise ne olduklarını belirtir minik post-it'ler yapıştırdım, gerekli yerlere 1'er cümlelik İngilizce açıklayıcı notlar düştüm. Bizim başvurumuzda belgelerin diliyle ilgili bir sıkıntı çıkmadı. 

Minimum 6 aylık vizeye başvuruluyor ve ücreti 250 TL'ye yakın, UK vizesiyle İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'ya gidilebiliyor. Bizim vizemiz sorunsuz şekilde 1 haftada çıkmıştı ama özellikle dil okulu başvurularının yoğunlaştığı dönemlerde bu süre 1 aya kadar uzayabilir. 

Madde 2 : Otel
Booking.com aracılığıyla Ibis Hotel London Shepherd's Bush'tan rezervasyon yaptırdık ve çook memnun kaldık. Otel turistik merkezde değildi ama merkezi bir yerdeydi. Metro, otobüs ve overground otelin hemen 200 mt yakınından geçiyordu. Havaalanından geliş inanılmaz rahat oldu. Otelin olduğu caddede çok sayıda fast food restoranı ve market vardı, biz kahvaltıyı marketten aldığımız meyve ve sandviçlerle hallettik. Çevresi de son derece güvenliydi. Odaları tipik Ibis Otel; temiz, rahat ve çok konfor aramıyorsanız yeterli. Tek kötü yanı odanın içindeki banyonun ses izolasyonu çok iyi değil, yabancı biriyle kalmak sıkıntı yaratabilir. 

Madde 3: Travel Card
Biz 6 gün geçirdik Londra'da, havaalanına gider gitmez 1 haftalık London Travel Card aldık, parasını misliyle çıkardık. Bizdeki akbil benzeri Oyster Card var, kullandığınız kadar ücret hesabınızdan düşüyor ve kalanını iade alabiliyorsunuz ancak bana Travel Card daha cazip geldi. Oyster Card'da her kullanımınızda ücret düşülüyor,  kısa mesafeler için toplu taşıma kullanmak çok akıllıca olmuyor. Diğer taraftan Travel card ile 1 hafta boyunca otobüs ve metro sınırsız şekilde kullanılıyor. 2 katlı otobüslere binip ilgimizi çeken bir şey görürsek iniyorduk, sonra tekrar biniyorduk. 30 Pound ödeyip en az 50 pound'luk toplu taşıma kullanmışızdır. Önemli hatırlatma: Travel Card için fotoğraf istiyorlar. 
Kaynak: http://www.tfl.gov.uk/ 

Madde 4: Ücretsiz Şehir Turu
Bir arkadaşımızın tavsiyesi ile New Europe'un ücretsiz şehir turuna katıldık. Üniversite öğrencisi ya da genç profesyoneller 2-3 saat boyunca size şehrin can alıcı noktalarını gezdiriyor, tur sonunda memnun kalırsanız bahşiş veriyorsunuz. Kimse sizi bahşiş için zorlamıyor ama. Bizim şansımıza Hollanda'lı bir tiyatro öğrencisi denk gelmişti. Çok temiz İngilizcesi vardı, son derece eğlenceliydi, Kraliyet ailesine dair bir sürü hikaye anlattı. Turda gördüğümüz yerlerden aklımızda kalanlara tekrar gittik, her Londra rehberinde yazan ama görülmesine gerek olmayan yerlere ise bu sayede gitmeyerek zaman kazandık. İnternet sitesi için: Sandeman's New Europe 

Madde 5: Müzikaller
Londra müzikalleriyle ünlü ve gerçekten çok görkemli oyunlar var. Biz gitmeden biraz araştırma yapmıştık ama biletleri gidince alırız nasılsa diye çok üstünde durmamıştık. Bizim Londra'da olduğumuz dönem Wimbledon'a denk geldi, turist yoğunluğu çok fazlaydı ve maalesef bilet bulamadık. Gitmeden derinlemesine araştırma yapılmalı ve gerekiyorsa internetten bilet alınmalı, yoksa bizim gibi heveslendiğinizle kalırsınız:(