30 Haziran 2015

Barselona'dan Kalanlar


Barselona'dan bahsetmeye başlamadan önce vize maceramızı anlatmak istiyorum. Şöyle ki şimdiye kadar her biri farklı ülkelerden olmak üzere 4 kez Schengen vizesi almış biri olarak hiç bu kadar strese girmemiştim vize konusunda.  

İspanya için Schengen vizesine VFS Global isimli bir aracı şirket üzerinden başvuruyorsunuz. Büyükelçilik sınırlı sayıda doğrudan başvuru kabul ediyor, onun için de yine aynı şirket üzerinden randevu almanız gerekli. 13 Haziran tarihli uçuşumuz için 6 Mayıs'ta VFS Global'i aradığımızda en erken 28 Mayıs için randevu verebileceklerini söylediler ki eşimle bana aynı gün randevu almak bile oldukça zor oldu, "yer yok da hiç mi yok?" şeklinde Türklüğümüzü kullanmasaydık aynı güne randevu alamayacaktık o derece:)

Evrak toplamak çok sıkıntılı olmadı, internet sitesinde oldukça açık biçimde istenen evraklar yazıyordu. Benzer şekilde başvuru esnasında da neredeyse hiç sıra beklemeden 15-20 dakikada ikimizin de işlemleri tamamlandı. Daha önceki tüm Schengen vizelerimi 2-4 işgününde aldığımdan ve ekşisözlük başta olmak üzere her yerde İspanya Büyükelçiliğinin hızlı vize verdiği yazdığından en geç 1 hafta içinde pasaportumu teslim alırım diye bekliyordum. Üzerinden 9 iş günü yani neredeyse 2 hafta geçmesine rağmen vizeden ses seda çıkmadı. VFS'nin çağrı merkezi de daha önce öyle bir şeyden hiç bahsetmemesine rağmen önce vize başvurusu 15 gün sürebilir dedi, sonra da 15 iş günü sürebilir demeye başladı. 9. gün Büyükelçiliğe Türkçe-İngilizce kibar bir e-posta gönderdim, vize sürecinin daha uzun sürebileceğinin ve yetkinin Büyükelçilikte olduğunun farkında olduğumu ancak vizenin yetişmesinden endişeli olduğumu anlattım. Tesadüf mü oldu yoksa e-posta işe mi yaradı bilmiyorum ama ertesi gün vizem hazırdı. 

Uçak biletini Maximiles kredi kartımızda biriken milleri kullanarak Lufthansa'dan aldık. Daha önce hiç Lufthansa'yla uçmamıştım, özellikle direkt Ankara çıkışlı olmasından dolayı bundan sonra ilk tercihim olacak. Ankara'dan yurt dışına çıkış yaparken hem Atatürk Havaalanındaki karmaşadan uzak oluyorsunuz, hem pasaport işlemleri 3 dakika sürüyor, daha da önemlisi iniş ya da kalkış için dakikalarca uçağın içinde beklemek zorunda kalmıyorsunuz.

Yurt dışında ilk tercihim hep Ibis Otelleri olsa da yer sıkıntısından dolayı başka bir otelde rezervasyon yaptırmak zorunda kaldık. Kaldığımız Europark Hotel gerçekten çok iyi bir tercih oldu, otel Barselona'nın Nişantaşı gibi dünyaca ünlü markalarının olduğu bir mahallesinde, Passeig de Gracia ve Placa de Catalunya gibi 2 önemli ulaşım ve etkinlik merkezine 10-15 dakika yürüme mesafesindeydi. Ayrıca  hemen yanındaki metro durağından plaj da dahil olmak üzere önemli turistik yerlere aktarmaya gerek olmadan gidebildik.

Havaalanına iner inmez 10 Euro'ya T10 adı verilen 10 binişlik kartlardan aldık. Bu kartlar Havaalanı-Passeig de Gracia arasındaki trende de kullanılıyormuş, bu sayede 1 Euro'ya otelimize ulaşmış olduk:) Otelimiz oldukça ferahtı, minibar, kasa gibi temel ihtiyaçları karşılıyordu. En önemlisi de çok merkezi bir konumda olduğu için gün içinde otele uğrayıp üstümüzü değiştirme ve dinlenme fırsatı bulduk, posamız çıkmadan rahat rahat gezebildik.

Gittiğimiz gün ilk iş olarak herkesin İstiklal Caddesine benzettiği meşhur La Rambra caddesine gittik, oradan marinaya doğru yürüyüp deniz havası aldık. Sonrasında gitmeden ismini not ettiğim Las Tarantos'ta kişi başı 10 Euro'ya Flamenko gösterisi izledik. Daha önce ODTÜ KKM'de çok güzel ve özel bir Flamenko gösterisi izlemiştim, o yüzden bana çok bir şey ifade etmedi. Bir de gösteri toplam yarım saat sürüyor, bunun 10-15 dakikasında dans var, geri kalanında gitar dinliyorsunuz. Flamenkoya meraklıysanız daha pahalı ama büyük ihtimalle daha profesyonel yerler var, araştırıp onlara gitmenizi tavsiye ederim.


Las Tarantos

Ertesi sabah alışkanlık haline getirdiğimiz üzere Sandeman's New Europe tarafından düzenlenen ücretsiz şehir turlarına katıldık. Çok iyi ya da kötü diyemeyeceğim, bilmediğim birçok şey öğrendim ama diğer taraftan rehber yeterince açık ve anlaşılır değildi, pek çok şey arada kaynadı gitti.

Günün devamında Picasso Müzesine gitme hayalimiz vardı ancak pazar günleri saat 3'ten sonra müzeler ücretsiz olduğu için kuyruk birkaç sokak boyunca devam ediyordu, beklemeyi göze alamadığımızdan müze planı suya düştü. Yemek için yine gitmeden ismine çok rastladığım 7 Portes'e gittik, isim yazdırıp 40 dakika kadar bekledikten sonra içeride bir masaya aldılar bizi. Burada bir sipariş karışıklığı yaşadık, biz  başlangıç olarak deniz ürünleri tabağı ve sonrasında 2 kişi için 1 paella sipariş etmiştik ancak onlar 2 kişilik paella olarak anlayıp ortaya kocaman bir paella getirdiler. Haliyle hesap da o oranda kabardı:) Deniz ürünleri tabağı, paella ve 1 şişe şaraba 90 Euro ödedik. Paella güzel ama biraz tadımlık, yağlı ve ağır geldi bana, başka yerde yemedik ama 7 Portes'in ortam olarak da yemek olarak da çok esprisi yok bence. Garsonları çok suratsız, sipariş vermek için 15 dakika bekledik, bu sefer tavsiye etmiyorum:)

Sonraki gün kendimizi plaja attık, metrodan Ciutadella /Vila Olimpica durağında inip halk plajına gittik. Biz sabah 10:30 gibi gidip 14:00 gibi ayrıldık plajdan, git gide kalabalıklaştı ama hiç rahatsız edici bir ortam olmadı. Sadece hırsızlık konusunda endişelendiğimiz için sırayla denize girdik, çok keyif yapamadık o konuda. Plaj kum, deniz de genellikle kum ama bazı kısımlarında girişte hafif taş alanlar var, hemen boyu geçmiyor, kirli değil ama bulanık.

Günün devamında rehberle gezerken dikkatimizi çeken Barselona Katedraline gittik. Gotik mimariyi zaten severim, bu katedral de gerçekten muhteşem. Hem dışı çok etkileyici hem de içi çok görkemli. Akşam 5'ten sonra giderseniz içerisini ücretsiz gezebiliyorsunuz, mutlaka görmenizi tavsiye ederim.



Ertesi günü ünlü mimar Gaudi'nin eserlerine ayırdık. Sabah internet sitesinden Sagrada Familia için bilet aldık ki ona rağmen en erken bilet 4 saat sonrasınaydı. İlk olarak Park Guell'e gittik, yürümeyle ilgili sorunlarınız varsa biraz sıkıntı olabilir, metrodan  indikten sonra biraz mesafe var, çok çok dik bir yokuş tırmanıyorsunuz. Farklı girişleri var anladığım kadarıyla, biz önce ağaçlar içinde toprak yollu bir yere çıktık, parkın asıl Gaudi'nin elinden çıkma kısmını zor bulduk, o esnada giriş için sıra vardı ve biz de çok yorulmuştuk, parka uzaktan el sallayıp döndük.

Meşhur Casa Battilo ve La Pedrara'ya ise dışarıdan bakmakla yetindik, içeriyi gezmek kişi başı 20-25 Euro civarındaydı ve biz maalesef kıyamadık o kadar paraya. Ama güzel sanatlar, mimari gibi alanlara özel ilginiz varsa içerisini gezmek hoş olabilir.


Sagrada Familia ise gotik mimarisiyle dışarıdan oldukça heybetli ve etkileyici. Neredeyse 90 yıldır süren inşaatıyla efsane olmuş durumda. İçerisi ise çok farklı ve oldukça modern bir mimari yapısı var. Vitraylar özellikle benim çok hoşuma gitti. Bununla birlikte ben sanırım Vatikan ya da Paris Notre Dame Katedrali gibi daha klasik heykellerin, oyma işçiliğinin olduğu yerleri seviyorum.




La Sagrada Familia


Otelde biraz dinlendikten sonra Barselona'nın gece hayatını görmek için saat 9 gibi kendimizi dışarı attık. İlk olarak Espit Chupitos isimli shot bara gittik ancak saat 22:30 'da açılacağını öğrenince hevesimiz kursağımızda kaldı. Nereye gitsek diye bakınırken son derece uyduruk, plastik masa örtüleri olan ve 23 Nisan süslemelerinden bozma kağıt fenerleri olan bir Meksika restoranı gördük ve oraya girdik. 4 Euro'ya süper mojitolar içtik burada. Gitmeden önce bir arkadaşım sangria dene ama asıl mojitoları çok güzel demişti, kesinlikle katılıyorum. Ankara'da içtiğim sangriaların içinde meyve dilimleri vardı ve oldukça aromatikti, Barselona'da ise 3 farklı yerde içtik, içinde sadece 1-2 dilim limonla servis edildi ve sıradan bir lezzetin ötesine geçemedi.

Sonra La Rambra'da bu sefer bardağı 9 Euro'ya yine fena olmayan mojitolar içtik. Bardağı gerçekten 9 Euro muydu yoksa biz menüye bakmadığımız için bizi kazıkladılar mı orası hala muamma:) Son durağımız ise Reina benzeri sahilde yer alan oldukça şık bir mekan olan Opium. Opium'a girmek normalde ilk içki dahil 20 Euro ancak ben gündüzden internet sitelerinden ismimi yazdırdığım için saat 2'ye kadar geçerli olan ücretsiz girişten faydalandık. Normalde kıyafet konusunda sıkılarmış ama salı gibi gereksiz bir gün olunca çok didiklemediler, biz de ne olur ne olmaz gömlek ve loafer ayakkabı atmıştık valize, girişte sıkıntı çıkmadı. İçerisi salı olmasına rağmen oldukça kalabalıktı, tabii biz artık yaş olarak biraz büyük kalmaya başladık club ortamlarında, yarım saat kalıp kendimizi attık dışarı. Saat 3'e doğru taksiyle otele geçtik, 9 Euro civarında tuttu.

Son günümüzde ise denizle vedalaştık, sonrası hediyelik alışverişi ve valiz toplama. Barselona'dan ne kaldı derseniz her 3 kişiden birinin köpeğinin olması ilk aklıma gelen. Allahtan hepsi eğitimli ve tasmalıydı, yoksa benim gibi köpekten korkan biri için kabusa dönüşebilirdi tatil.

Yeme içme konusunda aç kalmadık ama İtalya kadar zevk de almadık. Turistik yerler kötü diye yerel yerlere gitmeye çalıştık, bu sefer de İngilizce anlaşamadık, son gün marketten aldığımız baget ekmek ve Gouda peyniri yediğimiz en lezzetli öğündü sanırım. Marketleri ve fırın/pastaneleri çok başarılı ve ucuz, 3 öğünü de marketten alacağınız yiyeceklerle aradan çıkarabilirsiniz. 

5 Haziran 2015

Kiehl's Rare Earth Pore Refining Tonik


6-7 ay kadar önce makyajımı temizlerken elmacık kemiğimin üstündeki gözenekler dikkatimi çekti, çok belirgin olmamakla birlikte eskisine göre genişlemiş gibi geldi. Maske, serum, krem ne kullansam acaba diye düşünürken toniği günlük bakımımdan çıkarttığımı fark ettim ve tonik arayışına girdim. Kiehl's markasını daha önce duymamıştım, birkaç farklı yerde Rare Earth Pore Refining Tonik ile ilgili olumlu yorumlar okuyunca ilk Kiehl's ürünümü aldım.

Kiehl's marka imajı olarak bende olumlu bir etki bıraktı, ilgili ama bıktırmayan çalışanları, nispeten makul fiyatları ve hedefe yönelik ürünleriyle başarılı bir görüntü çizdi. Toniğe gelecek olursak ilk olarak alkollü olduğunu söylemem gerekir, içerdiği alkol nedeniyle hassas ciltler için uygun olmayabilir. Benim çok sorunlu bir cildim yok, hal böyle olunca toniğin alkol içermesi sıkıntı yaratmadı, herhangi bir sivilce, kaşıntı, kızarıklık vs oluşmadı. 

Tonik, birisi kil olmak üzere 2 fazdan oluşuyor ve kullanmadan önce çalkalamak gerekiyor. İçerisinde bariz şekilde kil olmasına rağmen ciltte kalıntı bırakmıyor. Toniği düzenli şekilde sabah ve akşam kullandım, geçen gün "ben niye gözenekleri dert etmişim ki çok belli olmuyorlar" dediğimde toniğin işe yaradığı ortaya çıktı:)

Pek çok cilt bakım ürünü gibi bu tonik de mucizeler yaratmıyor ama hem ciltteki yağ ve makyaj kalıntılarını temizlemesi, hem de gözenekleri küçültmesiyle en azından denemeye değer.